Kaldırımlar
Aykut Kuşkaya
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum. Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır. Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi.